29 Mart 2010 Pazartesi
Sami Yen'de Aslan Sustu Kanarya Kükredi
Derbinin favorisi olmaz derler ya hep dün akşam da öyle oldu. Fenerbahçe, maçın favorisi Galatasaray'ı Ali Sami Yen'de 1-0 yendi. İki takım da sahaya Özhan Canaydın'ı anarak çıktı. Tribünlerde de başkana dev bir pankart açıldı. Galatsaray maça hızlı başladı. Fenerbahçe ilk yarı boyunca uzun toplarla şişirme oynadı. Bir iki topta Guiza'yı kaçırmaya çalıştılar ama gol gelmedi. Galatasaray ise özellikle Dos Santos ile etkili olmaya çalıştı. Caner'in yanlış pas ve şut tercihleri hücuma çıkarken Galatasaray'ı etkiledi. İkinci yarı da doğru düzgün atak yoktu aslında. En ciddi pozisyon Jo'nun çevirdiği topta boş kaleye topu atamayan Dos Santos'undu. Sonra Andre Santos'un tacında top Selçuk'a geldi ve Selçuk uzaklardan Allah ne verdiyse vurdu gol oldu. Golde Leo Franco yüzde yüz hatalı o mesafeden o gol yenmez. Selçuk golden sonra morallendi iyi de oynadı ama yine de Fenerbahçe'de oynayacak topçu değil. Takımda yıllardır kalıyorsa Galatasaray'a belirli aralıklarla attığı bu goller sayesindedir. İlk defa yerinde oynayan Mehmet Topuz orta sahada iyi savaştı. Daum ideal orta sahada Emre'nin yanında onu oynatsa çok iyi ikili olacaklar farkında değil. Özer hücumda bir varlık gösteremese de özellikle ikinci yarı Gökhan Gönül'e defansta çok yardım etti. Alex çok etkisizdi. Keza onu marke etmekle görevli Mehmet Topal da oyunda gözükmedi. Galatasaray'ın Arda'sız rakibin kilidini açamadığını söylüyorum hep bu sezon. Yine öyle oldu. Jo, Elano, Keita, Santos bir Arda'nın yaptığını yapamadılar. Biraz Santos biraz da Keita bir şeyler yapmaya çalıştı ama yine sonuca gidemediler. Rijkaard'ın elinde böyle iyi bir kadro varken hala iyi mücadele ettik ama olmadı bahanelerinin ardına sığınması komik oluyor. Arda'yı sakat sakat oyuna sokması ve maçtan sonra sanki değişikliği zorla yapmış gibi iyi bir değişiklik değildi tarzı konuşması da ilginçti.
Fenerbahçe'nin Galatasaray üzerinde ne kadar büyük bir psikolojik baskı olduğu bugün de kanıtlanmış oldu. En kötü, en eksik zamanlarında bile çıkıp Galatasaray'ı yeniyorlar ve taraftarlarına derbi sevincini yaşatıyorlar. Golden sonra tribundeki 1162 Fenerli saha avantajını resmen ele geçirdi. Bir ara Fenerbahçeli oyuncular paslaşırken oley çekiyorlardı.
Fenerbahçe oldukça yetersiz kadrosuyla Ali Sami Yen'den sürpriz ve önemli bir galibiyet aldı. Azalan şampiyonluk şanslarını birden yeşerttiler ve gol averajıyla 2.liğe yükselerek lider Bursa'yla puan farkını 3'e indirdiler.
Galatasaray'ın Trabzon'dan sonra Fenerbahçe'ye de üstelik kendi sahasında kaybetmesi onları 4. sıraya itti ve morallerini bozdu. Haftaya küme düşmemek için oynayan Sivas'a gidecekler. Bu arada Alex'in sırtına atılan su şişesi yüzünden içerdeki bir maçlarını seyircisiz ya da tarafsız bir sahada oynayabilirler.
Şampiyonluk yarışında geride kalan Beşiktaş ve Fenerbahçe bu hafta aldıkları galibiyetlerle tekrar yarışa ortak oldu ve lige heyecan getirdiler. Kalan haftalar daha güzel geçeceğe benziyor.
Taş Gibi Takım
Herhalde bu sezonun en güzel maçıydı Beşiktaş-Eskişehirspor maçı. Mücadelesiyle, pozisyonlarıyla, golleriyle 2-0'dan 3-2'ye dönüşüyle gerçekten güzel bir maçtı. Eskişehir Ümit Karan'la maça hızlı başladı. Koray ve Mehmet Yılmaz'ın pozisyonlarında Rüştü kalitesini göstermese 4-0 bile olurdu. Sonra iyi toparladı Beşiktaş. Nihat'ın golü hem kendine hem de skora isyandı. 2-1'den sonra Beşiktaş oyuna ağırlığını koydu. İbrahim Toroman savunmanın önüne geçince rahatlayan Ernst ve Fink takımı atağa iyi taşıdılar. Bobo'nun iğne deliğinden geçirdği golle beraberlik geldi. Holosko da maçı çeviren golü attı. Mustafa Denizli hamleleriyle maçı damgasını vurdu. Sakatalanan Ferrari yerine İbrahim Toroman'ı çekmesi sağa Ekrem'i ortaya Uğur İnceman'ı alması maçın seyrini değiştirdi. Uğur İnceman uzun süredir piyasada yoktu ama oldukça iyi oynadı. İbrahim Toroman ise sağ bek,defansın önü, stoper gibi 3 farklı mevkiide oynadığı maçta alkışlanması gereken isimdi. Herhalde milli takıma gitmeyi en çok hakeden oyuncudur şu an. Beşiktaş takım halinde taş gibi bir takımdı Eskişehirspor karşısında. Sayısız pozisyona girdiler. 3-2'den sonra farka bile gidebilirlerdi. Geriden gelerek aldıkları bu galibiyet şampiyonluk inancını da kuşkusuz yükseltti. Şanslarını zayıf görüyordum ama sahadaki futbolu kalan haftalarda da ortaya koyarlarsa lig iyice heyecanlı hale gelecek. Skor 2-1 Eskişehir lehineyken Beşiktaş 3-2 kazanır dedim şaşılacak bir şey değildi bu. Çünkü yıllar önce Gaziantep maçında 3-0'dan maçı 4-3' getiren Fenerbahçe'nin kulübesinde yine Mustafa Denizli vardı. İyi bir teknik direktöre sahip olmanın avantajını konuşturdu Beşiktaş bu maçta. Şampiyonluk yarışı artık iyice kızıştı.
Belediye Cezayı Kesti
Uzun süredir kamuoyunun takılmasını beklediği Bursaspor Cuma akşamı İstanbul'da 3 puan bıraktı. Hem de kime? Geçen sene neredeyse kendileriyle aynı konumdaki şampiyonluğun en büyük adayı Sivas'ı yenerek alt üst eden İstanbul Büyükşehir Belediyespor'a. İbb bunu gelenek haline getirdi. Her sene yukarı tırmanmaya çalışan Anadolu takımlarına çelme atıyorlar. Umarım Bursa'nın sonu da Sivas gibi olmaz. Paniğe kapılmamaları lazım çünkü hala en avantajlı ekip onlar ve bütün maçlarını alırlarsa şampiyonlar. Bu hafta Antalya'yı mutlaka yenmeliler yoksa bu moral bozukluğu onları geriye götürür. Ertuğrul Sağlam'ı stresli bir hafta bekliyor. İbb'de ise Abdullah Avcı sınırlı kadroyla ve seyirci desteği olmaksızın neler yapabileceğini gösteriyor. Acaba sezon sonu bir şehir takımı uyanıp onu teknik direktörlüğe getirir mi?
24 Mart 2010 Çarşamba
Özhan Canaydın
Özhan Canaydın Galatasaray'ın en centilmen başkanıdır bana göre. Kaliteli duruşu, polemiklere ve kuru gürültüye hiçbir zaman prim vermeyen yapısı sayesinde sadece Galatasaraylıların değil bütün spor camiasının gözünde saygı duyulan bir yer edinmiştir. Canı sıkılınca klasik yöneticiler gibi zehir zemberek açıklamalar yapmaz çok sevdiği Altınoluk'a gider orada huzur bulurdu. Yönetici adı altında futbolu bilmeyen, centilmenlikten bihaber, lafla peynir gemisi yürütmeye çalışanların kendine örnek alması gereken bir spor adamı idi Özhan Canaydın. Ailesinin ve spor camiasının başı sağolsun, toprağı bol olsun.
23 Mart 2010 Salı
Tek Eksik Kupa
Timsah yürüyüşüne devam ediyor. Denizlispor'u evlerinde 2-1'le geçerek şampiyonluğa bir adım daha yaklaştılar. Ozan İpek'in attığı rövaşata gol çok güzeldi. Sercan'ın golünde de kaleci Ivankov'un oyunu hızlı ve akıllıca başlatışı ile 2 pasta golü buldular. Artık Galatasaray'la puan farkı 5'e yükseldi. Haftaya İstanbul Büyükşehir Belediye maçında tribünleri Bursalılar doldurur ve kendilerini deplasmanda hissetmezler. Ama yine de çok dikkatli olmaları gerekiyor. İbb favori olmadığı maçları sürpriz bir şekilde alabilen bir takım ve unutmamak lazım ki geçen sene Sivas'ı şampiyonluk yolunda raydan çıkarmışlardı.
Bursa oyuncuları, teknik kadrosu, yönetimi, camiasıyla şehir olarak şampiyonluk havasına girdi. Bundan sonra yapacakları tek iş konsantrasyonlarını kaybetmeden kazanmak. Bu fotoğrafta Ertuğrul Sağlam ve başkan İbrahim Yazıcı şampiyonluk sonrası poz vermişler gibi yanlarında bir tek kupa eksik. 8 hafta sonra o eksik de tamamlanırsa şaşırmamak lazım.
21 Mart 2010 Pazar
Trabzon Güneş'li
Trabzonspor, Galatasaray'ı 1-0 yendi. Emre Güngör'ün defansta yaptığı hatayı Colman affetmedi. Arda'nın oynamadığı maçlarda Galatasaray rakibin kilidini açmada büyük sıkıntı yaşıyor. Keita zaman zaman iyi oynasa da Elano'nun sahaya çıkıp maç kazandırdığı bir performans göremedik bu sezon. Dos Santos ve Jo da maça ağırlığını koyamıyorlar. Baros ve Kewell'ın maç kazandırma özelliği vardı. Bu oyuncuların eksiklikleri bu yüzden Galatasaray'ı sarstı. Bugün Rijkaard 1-0 gerideyken yine Elano'yu yanına çağırdı ve Baros'u sahaya sürdü. Oysa açı çevirmek adına Elano yerine Barış Özbek-Mustafa Sarp ikilisinden birini çıkarıp risk almalıydı.
Trabzonspor, Şenol Güneş'in gelişiyle yakaladığı çıkışı sürdürüyor. Pozitif bir futbol oynuyorlar. Kaleci Onur Kıvrak, Giray Kaçar, Ceyhun Gülselam, Umut Bulut Şenol Güneş geldiğinden beri büyük aşama kaydettiler. Bugünkü maçta Şenol Güneş'in tek yanlışı Engin Baytar'ı sol kanada çekmesiydi. Bu hamleyle Cale savunmada yalnız kaldı ve Dos Santos oradan tehlikeli ataklar geliştirdi. Trabzonspor Şenol Güneş'le seneye şampiyonluğa oynar ancak birkaç tane büyük takımlarda oynayabilecek oyuncu almalılar. Teofilo gibi Trabzon'un kalitesine yakışmayan zayıf halkalarla yollar ayrılmalı.
Galatasaray bugün yenilse de haftaya derbide Fenerbahçe'nin işi çok zor. Çünkü Galatasaray daha iyi oynuyor ve derbide kendi sahalarında olacaklar. Arda da bu maça yetişir.
Bugünkü skor en çok Bursa'ya yaradı. Maç eksiğiyle 2 puan öndeler ve yarın Denizli'yi de yenerlerse 5 puanlık müthiş bir avantaj yakalayacaklar.
20 Mart 2010 Cumartesi
Guiza İşbaşı Yaptı
Neredeyse gol pozisyonu olmayan maçta Fenerbahçe Kadıköy'de Gaziantepspor'u 1-0 yendi. Maçta kayda değer tek şey Guiza'nın güzel golüydü. Bugün maça çok istekli başladı ve attığı golle adeta silkindi. Fenerbahçe'nin asıl sorunu Alex'in, Guiza'nın ayağına bakması değil aslında. Asıl sorun büyük paralar harcanarak alınan bu oyuncuların etrafına o kalitede oyuncular serpiştirilememesi. Alex'i Guiza'yı alıp yanına Vederson,Selçuk, Bilica ve bu ayardaki vasat oyuncuları koyunca harcadığınız paraları sokağa atmış oluyorsunuz. Fenerbahçe'nin yine hiçbir organize atağı ve sistemi yoktu. Daum sezon başından beri Özer, Mehmet Topuz, Semih ve Deivid'i verimli kullanamıyor.
Gaziantepspor'un ligdeki çoğu takıma nazaran iyi kadrosu ve iyi bütçesi olmasına rağmen Jose Couceiro bu göstergelere yönelik bir atılım gerçekleştiremedi. Takımda bireysel olarak sivrilen isimler Olcan ve Murat Ceylan. Özellikle Murat Ceylan'ı ileride büyük bir takımda görebiliriz.
Fenerbahçe haftaya Ali Sami Yen'de Galatasaray karşısında da böyle oynarsa galibiyeti rüyasında görür. Kazansalar bile şampiyonluk şansları düşük. Bütün sezon iyi oynadığınız 3 maç bile yokken şampiyon olmayı ummak kulağa hiç gerçekçi gelmiyor.
Üzülme Be Hocam
İkinci yarısı oldukça tempolu geçen maçta Kasımpaşa ile Beşiktaş 2-2 berabere kaldı. Kasımpaşa'nın Gökhan Güleç'le öne geçişi, Mustafa Denizli'nin Tabata hamlesi ile maçın 2-1'e gelmesi ve Yılmaz Vural'ın Şahin hamlesiyle tekrardan 2-2 'yi yakalaması son yarım saate gerçekleşti. Bu süreçte iyi mücadele vardı. Beşiktaş'ın Tello'yla bulduğu ilk golde oyuna henüz giren Tabata'nın, Bobo'yla yaptığı verkaç ve topu rakibinin bacak arasından Tello'ya ikram edişi çok güzel organizasyondu. Nihat ise oyuna girdikten sonra yine bir katkı sağlayamadı. Beşiktaş'ın yediği iki gol de birbirinin aynı. İlkinde Ekrem Dağ, ikincisinde İbrahim Kaş kucaklarındaki rakip forvetleri döndürüp gollere seyirci kaldılar. Beşiktaş'ta Necip yine ilk 11'de başladı ve böyle şans bulmaya devam ederse Fink'i aratmaz. Kasımpaşa'da ise Şahin oyuna daha önceden ve yorulup oyundan düşen Cenk İşler'in yerine girseydi belki bir puandan fazlasını alabilirlerdi. Kasımpaşa'da Yekta oynadığı savaşçı futbol ve güzel pasları ile transfer sezonunda dikkat çekeceğe benziyor. İkinci gol de onun eseriydi zaten. Bu arada maçtaki ilk golü atan Gökhan Güleç, Trabzon'daki Burak Yılmaz, Gaziantep'teki Serdar Kurtuluş genç yaşlarında Tigana'nın Beşiktaş'ında önemli çıkışlar yakalamışlardı oysa şimdi nerdeler..
İyi oynamayan ama iyi mücadele eden Beşiktaş bu sefer mücadelesinin ödülünü 3 puan olarak alamadı. 0 puanla devraldığı takımı düşme hattından yukarı çıkaran hem de her fırsatta güzel futbol oynamayı ve ligin marka değerini arttırmayı amaçladıklarını söyleyen Yılmaz Vural'a tebrikler. Fotoğrafta da Yılmaz Vural, Mustafa Denizli'yi ''Üzülme be hocam.'' diye teselli ediyor sanki.
16 Mart 2010 Salı
Yeni Lider Bursa
Türkiye Futbol Federasyonu bugün yaptığı toplantı sonrasında olaylar nedeniyle yarıda kalan 24. haftadaki Diyarbakırspor - Bursaspor maçını Bursaspor'un hükmen 3-0 kazandığını açıkladı. Böylece Bursaspor 55 puanla ligin yeni lideri oldu. Haftasonu düşme hattında son kozlarını oynayan Denizlispor ile maçları zor geçer ama kazanırlarsa önleri çok açık. Artık şampiyonluk havasını koklayan seyircileri önünde 5 maçları var. Geriye kalan 3 deplasman Belediye, Gençlerbirliği ve Galatasaray. Beşiktaş ve Galatasaray'la berabere bile kalsalar diğer maçlarını kazanmaları şampiyon olmalarına yetebilir. Tabii ki diğer maçlardan galibiyet alacaklarının garantisi yok ama gerçek şu ki Bursaspor yıllardır beklenen Anadolu devrimini yapmaya hiçbir takımın olmadığı kadar yakın.
Kartal Zirveye Bakıyor
Beşiktaş, Denizlispor'u deplasmanda Holosko'nun korner sonrası oluşan karambolde fırsatı iyi değerlendirmesiyle 1-0 yendi. Mustafa Denizli bile oyundan memnun olmadığını söyledi maçtan sonra. Beklerde İbrahim Üzülmez ve Kaş varken orta sahada Toraman-Fink-Ekrem-Tello oynarken bu takımdan üretken ve zengin bir futbol ortaya koymasını bekleyemezsiniz. Ama bu maçta Beşiktaş'ın esas isteği deplasmandan 3 puan alıp Fenerbahçe'yi altlarına alarak zirveye bir adım daha yaklaşmaktı ve bunu başardılar. Bu maçla 51 puana yükseldiler ve lider Galatasaray'la aralarındaki fark yalnızca 2. Geçen sene olduğu gibi puan sıralamasında gerideyken ve herkes yarıştan koptu derken yine sonradan açılıp zirveye ortak oldular. Elindeki kadro Galatasaray ve Fenerbahçe'den daha kötü olsa da Mustafa Denizli zirveden uzaklaşmıyor. Geçen seneki şampiyonluğun mimarları Bobo-Holosko ikilisini bozmazlarsa gol yollarında önceki maçlarda yaşadıkları sıkıntıyı yaşamazlar. Biraz Tello biraz Yusuf da katkı verirse maçları daha rahat kazanacaklar. Bu sezon ne Delgado ne yerine gelen Tabata ve ne de büyük umutlarla gelen Nihat'ın takıma katkı yapamaması hayal kırıklığı. Buna rağmen Beşiktaş'ı zirve yarışında tutan, rakiplerine göre daha iyi yaptığı şey kötü oynadığı veya kaybettiği maçlarda bile mücadeleyi bırakmaması.
Galatasaray ve Bursa'ya nazaran Beşiktaş'ın şampiyonluk şansını zayıf görüyorum. Mustafa Denizli kurt hocadır ama takımla çok oynuyor ve bu dağınıklık takımın belli bir istikrar ve düzen oluşturmasını güçleştiriyor. Yine de sürprizleri sever Denizli. Şampiyon olma şansını sonuna kadar kullanır. Şampiyon olamasa da şampiyonu belirler.
15 Mart 2010 Pazartesi
Galatasaray:3 - Ankaragücü:0
Galatasaray, Ankaragücü'nü Jo, Keita ve Baros'un golleriyle 3-0 yendi. Galatasaray yönetimi özellikle de transferlerin kilit ismi Haldun Üstünel getirdiği futbolcularla ne kadar övünse az. Avrupa'da üst düzey liglerde oynayan futbolcuları Türkiye'ye getirmeleri diğer kulüplere de örnek olmalı. Galatasaray'da Keita bugün maçın adamıydı. Bütün gollerde imzası vardı. Performansı ve taklalarıyla Lille'deki yıllarını hatırlattı. Galatasaray bugün Arda'sız ve Kewell'sız 11'iyle bile çok rahat bir galibiyet aldı ve bu sene bu lige fazla olduğunu gösterdi. Oyuna sonradan giren Baros'un golle dönmesinin uzun süre forvet sıkıntısı yaşayan Galatasaray'a nefes aldıracağı kesin.
Ankaragücü ise geniş oyuncu rezervinin ve Rothen, Sapara, Vittek, Vassell, Geremi gibi icabında büyük takımlarda bile oynayabilecek yabancı oyuncularının varlığına karşın ısrarla futbol adına ortaya bir şey koymamakta direniyor. Roger Lemerre'in şu ligde şu kadroyla şimdiye kadar en kötü 3-4 galibiyet alması lazımdı. Bu gidişin sonu hayra alamet değil.
Galatasaray bu kadrosuyla bütün maçlarını fazla da zorlanmayarak alabilecek güçte. Yeter ki Rijkaard işleri yüzüne gözüne bulaştırmasın. Bence şampiyonlukta en büyük rakipleri ne Beşiktaş ne de Fenerbahçe. Şu anki görüntüde bir tek Bursa onları zorlar gibi gözüküyor. Galatasaray yerli-yabancı bu kadar geniş ve kaliteli bir kadroya sahipken şampiyon olamazsa gerçekten de sürpriz olur. Yine de geçmiş maçlarda gördük ki her takım puan kaybedebiliyor ve daha 9 hafta var. Bakalım bu 9 hafta sonunda ortaya beklenen sonuç mu çıkacak yoksa bir futbol sürprizi mi göreceğiz?
Bursa Yola Devam Ediyor
Bursaspor bugün şüphesiz sezonun en iyi oyununu oynamadı ama sahada sürekli mücadele eden bir görüntü çizdi. Özellikle yaptıkları hücum presle rakiplerini sürekli hataya zorladılar ve Manisaspor'u 2-0 yendiler. Özellikle ikinci yarı Bursaspor seyircisi desteğiyle takıma itici güç oldu. Ertuğrul Sağlam'ı böyle iyi futbol oynayan, dinamik bir takım oluşturduğu için, Ergic, Batalla gibi kaliteli yabancı oyuncuları bulup Bursa'ya kazandırdığı için tebrik etmek lazım. Bursa'nın başarısındaki önemli etkenlerden biri tipik anadolu takımı gibi tek bir futbolcu üzerine oynamaması ve birden fazla oyuncunun maçı kazanmak adına sorumluluk alması. Bu sene oynadığı futbolla milli takıma kadar yükselen Volkan Şen iki maçtır takımda yok ama buna rağmen takım yokluğunu hissetmiyor ve kazanmaya devam ediyor. Sercan Yıldırım, Turgay Bahadır, Ali Tandoğan, Batalla, Ozan İpek ve bugünkü golleri atan Ömer Erdoğan ile penaltıcı kalecileri Ivankov bile yeri geldiğinde sorumluluk alıp takıma maç kazandırabiliyor. Galatarasay karşısında işleri zor da olsa Bursaspor maçlarını kazandıkça rakiplerinin puan kaybedip kaybetmemesi onları etkilemeyecek. Artık şampiyon olabilmek için kaderlerini kendi elleriyle yazacaklar.
14 Mart 2010 Pazar
Dipteyim Sondayım Depresyondayım
Gençlerbirliği - Fenerbahçe maçında gol sesi çıkmadı. Futbol adına güzel bir şey yoktu. Fenerbahçe içinde bulunduğu komadan çıkamıyor. Yine hiç bir şey oynamadılar. Doll'de defansif bir kadroyla maça çıkmış. Kahe, Hurşut, Burhan Eşer üçlüsüyle maça başlasalar Fener'e bir puan bile vermezlerdi. Bek oyuncular Orhan Şam ve Aykut stoperden bozma olduğu için o bölgelerden atak başlatmada sıkıntı yaşıyorlar. Fenerbahçe'de Gökhan Gönül ve Emre hariç iyi oynayan oyuncu yok. Özellikle önünde kimse oynamamasına rağmen tek başına ileri geri çalışan Gökhan Gönül'e helal olsun. Daum kötü oynayan oyuncuları kesmeyerek takımı kaosa sürüklüyor. Sürekli kötü oynayan Bilica, Cristian sakatlanmadıkça bu takımda banko oynuyorlar. Daum'un bugün yapması gereken şey basitti. Bilica yerine Bekir, Emre'nin yanında Cristian'ın yerine sağ çizgide faydalı olamayan Mehmet Topuz, forvette de Gökhan Ünal-Guiza ikilisi oynayacaktı. Böylece maça ağırlığını koyabilirdi Fenerbahçe. Bugün sahada bir başka dikkat çekici görüntü Fenerbahçeli oyuncuların yapılan pas hatalarından sonra oyuncuların sürekli birbirlerini suçlamalarıydı. Takımın huzursuz olduğu çok açık. Bilica, Cristian, Vederson Fenerbahçe 11'indeyken neden güzel futbol yok diye sorgulamak ne kadar mantıklı bilemiyorum. Böyle sıradan oyuncuları takımlarına layık gören, bunlara büyük paralar verenler süper ligteki genç, yetenekli Türk oyuncuları neden takımlarına layık görmüyorlar merak ediyorum.
Gençlerbirliği Doll'un sözleşmesini uzattı. Onların da önümüzdeki yıl için kaliteli isimlere ihtiyaçları var. Tozo, Sandro gibi Hacettepe ayarı yabancıları yerine yine Harbuzi, Vranjes gibi iyi yabancılar alırlarsa seneye daha üst sıralara çıkabilirler.
Matematiksel şansı sürse de Fenerbahçe bu rezil futbolla şampiyon olamaz. Yönetim bir ihtimal daha var der ve Aykut Kocaman'ı göreve getirirse işler değişir. Ama bu kozu oynayacağa benzemiyorlar. Fenerbahçe'ye bu sezon hiçbir şey veremeyen Daum'a Feridun Düzağaç'tan Dipteyim Sondayım Depresyondayım şarkısı gelsin resimde de Koch'la dibe vurmuşlar zaten.
11 Mart 2010 Perşembe
Bursa Zirvenin Eşiğinde
Bursaspor nihayet ertelenen maçını oynayarak zirvenin eşiğine geldi. Ertuğrul Sağlam 3 büyüklere el sallıyor biz geldik diye. Kasımpaşa'yı deplasmanda Batalla ve Sercan'ın golleriyle 2-0 yendiler. Artık puan durumunda bir maç eksiğiyle Galatasaray'ın bir puan ardındalar. Diyarbakırspor maçından da hükmen galip sayılıp 3 puan alacakları ihtimalini düşününce 2 puan farkla lider olacaklar. 33.haftadaki Ankaraspor maçından da otomatikman 3 puan alacaklarına göre 9 maçları kalıyor. Bunların 6'sı Bursa'da 3'ü ise dışarıda. Dışarıda Galatasaray'la, içeride ise Beşiktaş'la oynayacaklar. Zor geçecek maçlar, fikstür avantajı vardır yoktur tartışmanın alemi yok. Maçlar sahada kazanılıyor. Bursaspor böyle iyi oynamaya devam ederse yenemeyeceği takım yok. Ertuğrul Sağlam'a helal olsun. Kayseri'de de Bursa'da zirveye oynayan takımlar oluşturdu. Hem de dan dun vurarak, sertlikle değil güzel futbol oynayarak. Geçen sene Sivas'ın eşiğinden döndüğü şampiyonluğu yakalamaya çok yakınlar. Bursa'da yendikleri Galatasaray maçıyla olsun geriden gelerek 3-2 kazandıkları Beşiktaş ve Fenerbahçe maçlarıyla olsun büyük takımlara nasıl kafa tuttuklarını gördük. Bursaspor şampiyon olursa bu türk futbolunda devrim olur. Bu hakemler bizi şampiyon yapmaz psikolojisini kırar ve diğer anadolu takımlarına da şampiyonluğun imkansız olmadığını gösterir. Ertuğrul Sağlam bunu başarırsa türk antrenörlerinin prestiji yükselecek ve önü açılacaktır. Bursaspor'un kaderi artık kendi elinde. Maçlarını kazanırlarsa bu devrimi gerçekleştirecekler ve efsane olacaklar. Umarım bunu başarırlar ve ligdeki rekabetin, seyir zevkinin, kalitenin artması yolunda diğer takımlara örnek olurlar.
Real Madrid:1 - O.Lyon:1
Manuel Pellegrini tercihi Kaka, Cristiano Ronaldo, Xabi Alonso gibi dev transferlerden sonra iyice hafif gözüküyordu. Bugün Madrid'te Lyon karşısında alınan 1-1'lik skor ve şampiyonlar liginden elenmek ise bu tercihin tam bir fiyasko olduğunu kanıtlıyor. Liginde istikrarlı bir grafik çizemeyen Lyon'un Real'i elemesi tam anlamıyla sürpriz oldu. Lyon'u küçümsemek değil bu çünkü aksini düşünmek Real Madrid'in yıldızlarla dolu kadrosunu azımsamak olur. Ama Pellegrini bunu başardı! Şampiyonlar ligini alması beklenen en azından final oynayacağına kesin gözüyle bakılan bu takım çeyrek finale çıkamadı. Her şeyden öte sezon başından beri bu yıldızlar karmasının arasında bir ahengi sağlayamadı Pellegrini. Cristiano Ronaldo takır takır top oynuyor ama yetmiyor. Organizasyon, görev paylaşımı, takım ruhu sahada gözükmeyenler. Yönetim Pellegrini'yi getirerek en büyük yanlışı yapsa da başka yanlışlar da yapmadı değil. Onca tranferden sonra kaynak yaratmak için oyuncu satılacaksa da bunlar kesinlikle Sneijder ve Robben olmamalıydı. Bunlar varken Granero'ya neden para harcandı. Van Der Vaart neden bu takımda kaldı, bunlar sadece bazıları. Pjanic'in golü gelince Raul'a sarıldı Pellegrini ama gol atması gereken takımdan bula bula Kaka'yı bulup çıkarmasının açıklanır bir tarafı yoktu. Şampiyonlar ligi finali bu sene Real Madrid'in sahası Santiago Bernabeu'da oynanacak ve evinde bu kupayı almaya en büyük aday olan Real Madrid orada olamayacak. Yıldızlarla dolu takıma büyük takım tecrübesi olmayan, düz hoca getirirsen böyle olur. Dua etsinler de kupayı Barcelona almasın Madrid'te maddi manevi yıkımı büyük olur.
10 Mart 2010 Çarşamba
Man. U:4 - Milan:0
Manchester United Old Trafford'da öyle kolay kolay kaybetmez hele de avrupa kupalarında. 96'da Elvir Boliç'in golüyle gelen galibiyete Fenerbahçelilerin övünmesi haksız da değil yani. 40 yıldır avrupa kupalarında yenilmeyen takımı yenmişlerdi. Ondan sonra da tek tük kaybettiler zaten. Bugün de açıkçası Milan'ın kazanabileceğini hiç düşünmedim. En fazla ilk yarıya kadar dayanırlar derken Manchester 15'te Rooney'in şık kafa golüyle ona bile izin vermedi. 45'le 60. dakika arası ise oyuna iyice ağırlığını koyup 3-0 yaptılar. Özellikle Nani'nin ikinci golde sağ ayağının dışıyla Rooney'e yaptığı asist çok şıktı. 87'de 4.gol geldi. Arka direğe yapılan güzel ortada Fletcher kafayı yapıştırdı ve Milan'a güle güle dedi. Manchester United bu 4-0'lık skorla şampiyonlar liginde son 4 yılda üst üste 4. kez çeyrek finale çıkmayı başarmış oldu. Futbolun iyi oyuncularla oynandığı bu kadar açıkken kadrosunu adına yakışır bir şekilde oluşturmayan Milan, Manchester karşısında boyun eğmeye mahkum. Hala İnzaghi, Ambrosini, Seedorf'un eline bakan bir Milan görmemeliyiz. Şu Manchester'dan en iyi zamanında Beckham, Cristiano Ronaldo gibi adamlar gitti. Belki aynı ayarda adamlar getirmediler ama sistemi işleten, takımı sonuca götüren isimler koydular hep gidenlerin yerine. Milan ise elindeki kaliteli oyuncular futbolu bırakana kadar onlarla oynamayı tercih etti. Hal böyle olunca Milanlı yöneticiler bu skora fazla şaşmamalı ve artık takımlarında revizyona gitmeliler.
9 Mart 2010 Salı
Nakavt / Knock Out
Eskişehir deplasmanı Galatasaray'a ters geliyordu. Yine öyle oldu. Eskişehir evinde 2-1 kazandı. Es-es'in golleri Koray Arslan'dan Galatasaray'ınki tartışmalı bir penaltıyla Elano'dan geldi. Bu maçı alsaydı şampiyonluk yolunda önü çok açılacaktı Galatasaray'ın ama yapamadılar. Rijkaard şu kadroyla ligi nasıl domine edemiyor anlamak mümkün değil. Basında aksini iddia edenler olsa da Galatasaray'ın kadro kalitesi en büyük rakipleri Fenerbahçe ve Beşiktaş'ın üstünde. Maçı tek başına değiştirebilecek çok sayıda oyuncuları var. Ama Rijkaard bu oyuncuları verimli kullanamıyor. Örneğin Gerets görevde olduğu dönem çok eleştirilse de elindeki malzemeyi iyi kullanan bir hocaydı. Rijkaard ise malzemenin hakkını pek veremiyor. Yenilgide milli maçları neden göstermiş. Galatasaray ligdeki en geniş kadroya sahip takım ve özel maçlarda çok yüksek tempoyla oynanmadığını düşünürsek bu bahanesi pek geçerli değil. Rıza Çalımbay taktiğini başarıyla uyguladı. Normalde sağ bek oynayan Koray Arslan'ı orta sahanın sağında oynattı ve bu oyuncudan gelen gollerle maçı kazanmayı bildi.
Eskişehirspor harika taraftarıyla süper lige çok yakışıyor. Es-es bando evde maç izlerken beni bile havaya sokuyor. Sahadaki oyunculara büyük destek verdiklerine şüphe yok. Euro 2016 adaylığı için açtıkları ''Sure We Can'' pankartı da ne kadar duyarlı olduklarını gösteriyor. Eskişehir'de maçın adamı tabiki iki golü de atan Koray Arslan nam-ı diğer k.a. idi. Bu daha önce de dikkatimi çekmişti. Ligimizde formasına adının da soyadının da sadece baş harfini yazan başka bir oyuncu görmemiştim. Koray Arslan nam-ı diğer k.a. bugün attığı gollerle Galatsaray'ı k.o yani nakavt yapan oyuncu oldu. Rıza Çalımbay da kendisinden fizik ve kariyer olarak büyük görünen Rijkaard'ı nakavt etmeyi başardı bu gece.
Bu sonuç en çok Bursa'ya yaradı. Eksik maçlarını kazanırlarsa lider olacaklar ve anadoludan şampiyon çıkmaz tezini çürütmeye iyice yaklaşacaklar.
Kocaman Bir Adım
Bu sezon Daum yönetiminde İstanbul'un anadolu yakasındaki bir anadolu kulübü gibi oynayan Fenerbahçe Santos'un golüyle 1-0'lık zar zor bir Antalyaspor galibiyeti alarak 7 maçlık kazanamama zincirini kırdı. Anadolu takımı gibi diyorum çünkü golden sonra Daum yine skorun üzerine yattı ve Selçuk, Deniz gibi değişikliklerle skoru korumak için oynadı. Antalya'da Necati ve Jedinak'ın formda olmaması da buna etken oldu, yoksa önceki puan kayıplarında olduğu gibi rakip cezayı kesebilirdi. Mehmet Özdilek neden ilk 11'de iyi top yapan ve hızlı oynayan Ertuğrul Aslan'ı tercih etmedi ya da maçta sürekli hatalar yapan Korhan'ı 75 dakika nasıl sahada tuttu anlamadım. Balili'den de geldiği günden beri fazla yararlanmıyor. Halbuki tam deplasman golcüsüdür. Kilo almış ama Veysel'den faydalı olacağı kesin. Veysel de bu temposuyla artık bank asya ligine yönelmeli. Bu arada dikkat çekici bir şey de Fenerbahçe'de uzun yıllar kadroda bulunan Gürhan Gürsoy ve Kerim Zengin'in Antalya'da bile ilk 11 oyuncusu olamaması. Demek ki her zaman yeterince şans verilmedi deyip büyük kulüplere yüklenmemek lazım.
Neticede Fenerbahçe kazandı kazanmasına ama şampiyon olur dedirten bir takım, bir futbol yok ortada. Önemli bir detay tribünlerin dolu olmasıydı. Bunun sebebi de bilet fiyatlarında bir nebze indirim yapılması yoksa seyircileri stada gitmeye teşvik eden bir futbol yok.
Maçı izlerken gözüm tribündeki Aykut Kocaman'a takılıyor. Gözlerinden belli içi acıyor takıma. Yönetim iş işten geçmeden Daum'un yerine onu getirse şampiyonuk yolunda ''Kocaman'' bir adım atmış olur yoksa takımın üzerindeki bu ölü toprağının atılması zor gözüküyor.
Beşiktaş'ta İç Transfer Yoklaması
Beşiktaş'ta iç transfer görüşmeleri başladı. Rüştü ve Yusuf devam etmekte gönüllü olduklarını belirtmişler. İkisinin de yaşı aldı yürüdü ama kadro zenginliği açısından yerlerine onlar kadar iyi oyuncular alınmayacaksa kalmaları mantıklı. İbrahim Toraman ve Serdar Özkan'ın ilk anda çok istekli cevap vermemeleri isimlerinin Galatasaray'la anılmasını da peşinde getirdi. Arda Turan da her fırsatta Serdar Özkan'la ne kadar iyi arkadaş olduğunu ve onun ne kadar yetenekli olduğunu söylemiştir medyaya, yönetime de çıtlatmıştır heralde. İbrahim Toraman milli takıma çağrılmasa da milli takımda oynayabilecek ayarda Beşiktaş'ın da önemli bir oyuncusudur, isteklerini de dikkate alarak takımda tutmaları gerekir ama Serdar Özkan'ın bu yılki kötü performansıyla Beşiktaş'la pazarlık yapacak yüzü olmaması lazım. Ama yönetim onu da gençliğine ve potansiyeline güvenerek takımda tutmak isteyecektir. Yine de bonservis ödemeden transfer yapmayı seven Galatasaray Gökhan Zan'da olduğu gibi sürpriz bir transfer operasyonu yapabilir.
5 Mart 2010 Cuma
Tugay Yeniden Galatasaray'da
Galatasaray'da Tugay Kerimoğlu altyapının başına getirildi. Geldiği gibi de seneye Rijkaard'ın yerine geçeceği dedikoduları konuşulmaya başladı. Yönetiminin, futbolu yeni bırakmış ve antrenörlük deneyimi olmayan Tugay'ı seneye takımın başına getireceğini düşünmüyorum. Ama Galatasaray'la özdeşleşmiş ve İngiltere'de yıllarca istikrarlı bir performans göstermiş olan eski oyuncularını tekrar Galatasaray'a kazandırma düşüncesi güzel. Tugay için yapılan tören çok şıktı. Törendeki varlığı üzerine Fatih Terim'in gelecekte Galatasaray çatısı altında bir rol üstlenip üstlenmeyeceği de merak edilmeye başlandı. Adnan Polat'ın ise Tugay için umarım Galatasaray'ın eski futbolcularını da burada çalışmaya ikna eder demesi belki de yönetime kırgın olarak ayrılan Hakan Şükür, Hasan Şaş, Hakan Ünsal gibi isimlere yönelik bir barış mesajıydı. Tugay açısından bakınca İngiltere'de antrenörlük yapsa daha mı iyi olurdu, bu görev için henüz erken miydi diye de düşünmüyor değilim ama artık burada ve bakalım neler yapacak?
4 Mart 2010 Perşembe
Bu Adam Neden Özür Dilesin?
Yılmaz Vural özür dilesin diye haberler görüyorum. Daum'un yalakalık yaptığını ve Fenerbahçe'ye teknik, taktik olarak yeterli katkıyı veremediğini söylemiş. Öyle güzel noktalara değinmiş ki Yılmaz Hoca katılmamak, sözlerini yinelememek mümkün değil. Yıllarca Türkiye'de çalışmasına rağmen hala hiç türkçe konuşmayan Daum nedense İstiklal Marşı çalınırken birden dudaklarını oynatmaya başlıyor. Daum'un bu milli duygularımızı suistimal eden hareketini içimizden biri bakın marşımızı söylüyor geyikleriyle öven spor yazarlarını her zaman komik bulmuşumdur. Merak ediyorum adamın bizim milli marşımızla ne alakası var? Sonra, onu söylemesini isteyen mi var? Bir zahmet futbolcularla, basınla az da olsa türkçe konuşsun o bize yeter. Daum'un yerli yersiz Aziz Yıldırım çok büyük bir başkan, kulübe çok şey kattı, kulübünü çok seviyor gibi zaten kimsenin aksini iddia etmediği açıklamalarını ise başkası yapsa heralde çoktan basında yalaka damgasını yerdi. Fenerbahçe'nin sezon başından beri oynadığı futbola bakınca da görünen yine Alex'in eline bakan aciz bir sözde sistem, Avrupa'da rahat eleyebileceğiniz bir takıma elenmek ve 7 maçtır galibiyete hasret kalmak. Bunların yanında ne takıma genç ya da tecrübeli yeni bir isim monte edilmiş ne de eldeki kadrodan doğru düzgün yararlanılmış. E o zaman Yılmaz Vural'ın söylediklerinin hangisi yanlış? Bu adam neden özür dilesin? Belki de birileri Yılmaz Vural'dan özür dilemeli hatta ona yaptığı bu güzel tespitler için teşekkür etmeli.
1 Mart 2010 Pazartesi
Galatasaray:4 - Kasımpaşa:1
Gündüz Fenerbahçe'nin yenilmesinin moraliyle çıktı maça Galatasaray. Maçın hemen başında Kasımpaşa Emre Toraman'la golü bulduğuna seviniyordu ki yan hakem ofsayt bayrağını kaldırdı. Bu dakikadan sonra Galatasaray saldırmaya ve pozisyonlar bulmaya başladı. Bu maç da gösterdi ki yönetim hangi yıldız oyuncuyu alırsa alsın bu takımın en büyük yıldızı Arda Turan. Kasımpaşa kilidini de bu akşam açan isim yine Arda'ydı. İkinci yarıda Galatasaray birçok kez Kasımpaşa kalesine kalabalık geldi. Buna rağmen Kasımpaşa kaptanı Yekta ile skoru eşitledi. Dos Santos'un önderliğinde ataklarını sürdüren Galatasaray'ı öne geçiren gol uzaktan yaptığı nefis vuruşla Keita'dan geldi. Daha sonra Jo'nun penaltı golü ve Keita'nın 2.golüyle açı 4-1 kazandılar ve şampiyonluk yolunda çok önemli bir adım attılar. Keita, Atletico Madrid maçlarında da gösterdiği gibi takıma tam anlamıyla döndü ve faydalı olmaya devam ediyor. Henüz Baros ve Kewell'dan da yararlanamadıklarını göz önüne alırsak ilerleyen maçlarda Galatasaray geniş ve kaliteli kadrosu özellikle de avrupada üst düzey liglerde oynamış yabancı futbolcularının katkısı ile şampiyonlukta en şanslı takımdır. Her şeye rağmen olur da Rijkaard bu kadroyla ve rakiplerinin formsuzluğuyla süper ligte şampiyonluğa ulaşamazsa vay haline..Bu arada her ne kadar medyatik kişiliği eleştirilse ve şovmen olarak nitelendirilse de Yılmaz Vural zayıf bir kadroya sahip olan ve ligin ilk haftalarında kesin düşer gözüyle bakılan Kasımpaşa'yı dinamik ve iyi futbol oynayan bir takım haline getirdiği için övgüyü hakediyor. Milli takım için talebi ciddiye alınmasa da umarım bir gün şampiyonluğa oynayan bir takımda yabancı hocalara verilen kredilere sahip olur ve her zaman savunduğu Türk antrenörlerinin neler başarabileceğini bir kez de o gösterir.
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)