17 Ekim 2012 Çarşamba

Macaristan: 3 - Türkiye: 1



Nerede Yanlış Yaptık?

Galiba Fatih Terim, Mustafa Denizli, Şenol Güneş harici isimlerle milli takımda başarıyı göremeyeceğiz. Maçın detaylarıyla ne sizi ne kendimi sıkmak istemiyorum. Zira maça dair konuşmaya değer bir futbol da yok zaten. Genel hatlarıyla yanlışlarımızın üzerinden geçelim.

Her Türk takımında olduğu gibi A milli takımda da hırs, arzu, psikolojikman maça hazırlanmış olma, yediğinden fazlasını atma mantaliteleri bugüne kadarki başarılarımızın temelini oluşturdu. Altyapılarımız maalesef teknik eğitimde zayıf ancak saf yeteneklerimiz motivasyonu ve taktik zekası yüksek, korkusuz teknik direktörlerin ellerinde her türlü rakibi yenecek güce de sahip ki örneklerini daha önce de gördük.

Biz nerede yanlış yapıyoruz peki? Basit bir örnek Almanya milli takımında oynayan Türk asıllı oyuncular Real Madrid'ten Mesut Özil, B.Dortmund'tan İlkay Gündoğan ikisi de fark yaratan, üst düzey oyuncular biz bunları alabildik mi? Hayır. Peki bizim formamızı terleten Sercan Sararer, Mehmet Ekici, Gökhan Töre, Ömer Toprak gibi oyuncuları Almanların elinden gerçekten biz mi kaptık yoksa Almanların bu oyunculara göstermediği hassasiyet onların Mesut ve İlkay kadar fark yaratmayacağını düşünmelerinden ibaret bir boşvermişliğin sonucu muydu düşünmemiz lazım. Bizim milli takımın iskeletine koyduğumuz bu oyuncular, çok yetenekli değiller ama alman kökenli olduklarından oyun disiplininden kopmayan çok ekstra işler yapma peşinde olmayan kulüplerinde klasik alman prensibi çerçevesinde makine gibi işleyen sistemlerin birer dişlisi rolünü üstlenmiş oyuncular. Peki biz sistem takımı mıyız? Kesinlikle değiliz. İşte ''Ya bunlar almanyada oynuyorlar milli takımda neden olmuyor?'' sorusunun cevabı bu elbise bedene oturmuyor.

Küstürüyor Muyuz?

3 efsane teknik direktörümüz hariç onlardan önce ve sonra gelen giden yerli yabancı bütün teknik direktörler kadro seçiminde ezberden Fenerbahçe ve Galatarasay karması takımlar tercih ettiler. Herhangi bir anadolu takımı futbolcusu kendini yırtarcasına muhteşem bir performans da yakalasa o meşhur ''Avrupa tecrübesi yok.'' bahanesiyle kadroda kendine yer bulamıyordu. Avrupa tecrübesi olan kadromuzun halini bugün görüyoruz. Vasat, dökülen Romanya ve Macaristan takımlarının yarısı kadar top oynayamıyorlar. E peki o meşhur Avrupa tecrübesi nerede? Bir de şu var tabi Almanya'nın Fürth takımında oynamak mıdır mesela tecrübe? Gökhan Gönül'ler Arda'lar Hacettepe'de Manisa'da yükseldiğinde çok mu tecrübeleri vardı? Mesela Olcan Gaziantep'te, bugün o sezonki performanslarından çok uzak olan Egemen, Bursa'da, Trabzon'da döktürürken neden bu formaya layık görülmedi. Hem de işler kötü giderken anadoluda parlayan diğer oyunculara neden hiç şans verilmedi. Hakettiği formayı alamayan kendi değerlerimizi küstürüyor muyuz? Sormamız lazım.

Doğru İsim Kim?

Abdullah Avcı genç milli takımlarda başarılı olmuş belirli bir jenerasyonu en yakından tanıyan isimlerden olmasına rağmen oyuncu seçme açısından sınıfta kaldı mı? Evet kaldı. Milli takım öyle bir ortam ki zaten hali hazırda antrenmanlı oyuncuları hedef odaklı yeri geldiğinde rakip odaklı olarak hatta tek bir maçlık bile olsa kazanma uğruna iyi bir harmanla sahaya sürmeyi gerektiriyor. Kulüp kariyerine bakılınca ibb yetersiz mi? Evet yetersiz. Yine de bu kadro seçiminde tabelayı değiştirecek oyuncuları kazanma yoluna gidilseydi. Kulüp kariyeri bile göze batmazdı ama olmadı. Avcı sınıfı geçemedi.

Anahtar Oyuncular Nerede?

Geçmiş dönemlerde kulüplerinde istikrar sağlayamadıkları hatta formsuz oldukları dönemde bile doğru yerde kullanıldıklarında Sergen Yalçın, İlhan Mansız, Tümer Metin, Gökdeniz Karadeniz, Tuncay Şanlı gibi kaleye direkt gidebilen ve oyunu çözen oyuncular milli takımda sorumluluk alıyordu. Bugünkü kadroya bakınca sıkıştığımızda geriye düştüğümüzde maçı çevirebilecek, bireysel yeteneği üst düzey isimler göremiyoruz. İlla kulüplerinde oynamaları yıldızlaşmaları gerekmiyor. Bazen sadece kalite bile maç kazandırabilir. Yeter ki havuzdaki oyuncuların potansiyelleri farkedilsin.

Soğuduk

Hiddink döneminden beri ezber kadro, basiretsiz ve ruhsuz futbol ile milli takım coşkusu resmen törpülendi. İleriye gideceğimize bizden vasat takımların da gerisinde kaldık. Çünkü bizi başarılı yapan şeyi coşkuyu sahada, tribünde her alanda kaybettik. Art arda maçlarda da bir ışık görülemeyince umutsuzluğa sürüklenmemek gerçekten elde değil. Büyük kupalarda yer alamamanın maddi manevi burukluğu bir yana, gidemediğimiz kupaları da eski şevkle takip edemez hale geldik.

Nasıl Kurtuluruz?

Forma adaleti sağlanmalı yeri geldiğinde Ptt 1.ligten bir oyuncuyu bile takıma monte edebilmeliyiz. Futbolun bireysel değil takım oyunu olduğu gerçeğiyle yüzleştiğimiz aralarında uyum sağlanmış oyuncular içinde bir tanesinin ne sizi tek başına vezir ne tek başına rezil edeceği yanılsamalarına takılmamamız gerkeiyor. Futbola aşık milyonlarca genç nüfusun yaşadığı ülkede solbekte alternatifimiz yok gibi bahaneler üretme lüksümüz olmamalı. Gerekirse daha çok hazırlık maçı düzenlenip yeni isimleri denemeli o çok istenen uluslararası tecrübeyi onlara kazandırmamız lazım. Eski güzel günlerimizi milli takım coşkusunu tekrar yaşayabilmemiz için ay yıldızlı formayı terletmek için can atan oyunculara büyük takımlara transfer olmalarını beklemeden tam zamanında şans vermemiz şart.







5 Ekim 2012 Cuma

Alex Fenerbahçe Ayrılığı

         

         Uzun süredir kulislerde konuşulan Alex, Fenerbahçe ayrılığı geçtiğimiz hafta gerçekleşti. Bu ayrılık taraftarlar arasında tepkiyle karşılandı. 8 yıldır sarı lacivert formayı giyen daha yeni heykeli dikilmiş bir oyuncuyu apar topar göndermek dışarıdan hiç de şık gözükmedi. Peki Aziz Yıldırım ve Aykut Kocaman'ın bunu göremiyor mu? Elbette görüyorlar. Peki o zaman işin aslı ne bunu konuşmakta fayda var.
         Alex şüphesiz top ayağına çok yakışan seyir zevki veren ve tabelayı değiştiren özel bir futbolcu. Bu artıları kendi eksilerini örtmeye yetse de takım üzerinde yarattığı eksileri çoğu insan göremedi. Son yıllarda Fenerbahçe'de forvetler hep çok ağır eleştirildi. Kezman, Anelka, Guiza bunların hiçbiri bırakın kötü oyuncu olmayı parlak kariyerlere sahip ve önceki kulüplerinde lokomotif oyunculardı. Fenerbahçe'ye geldiklerinde ise bu oyuncuları hep ileride stoperlerin arasında yalnız kalan çaresiz ve etkisiz halde gördük ve yeteneklerini kalitelerini sorguladık, bunlara kötü oyuncu dedik. Aslında Alex ne tam forvet ne de orta saha özelliğinde olduğundan önünde oynayan forvetlerin kaderiydi bu durum. Bunun son örneği de Sow.
         Dünyada rafa kalkan  10 numarayla oynama sistemini terketmek Alex varken mümkün olmuyor bu da Fenerbahçe'ye Avrupa arenasında hayal kırıklığı yaşatıyordu. Bunu Fenerbahçe'nin lehine kullanabilen tek teknik adam Zico oldu. En önemli avantajı hücumu sevmesi ve Alex'in sağında solunda Tümer, Deivid, Tuncay gibi gole yakın isimleri sürekli oynatmasıydı.Sonraki süreçte Alex'in hem yaşının ilerlermesi hem de sağ ve sol kanatta oynayan oyuncuların gol beceresinin düşük olmasıyla Fenerbahçe değil Avrupa'da Türkiye liginde bile bu sistemi işletemez oldu ve anadolu takımlarına bile gol atmakta zorlanan bir yapıya büründü.
         Bu sezona geldiğimizde aslında Alex ilk defa en rahat performans gösterebileceği ortamı bulacaktı. İki kanatta oynayabilecek Krasiç ve Kuyt onu çok rahatlatacaktı. Burada Aykut Kocaman'ın tasarrufudur ve geleceğe yönelik doğru ve gerekli bir adımdır ki Aykut Kocaman Alex'ten daha az dakikada daha çok verimle oynamayı tercih etmiştir. Burada kulübün 8 yıllık oyuncusu ve kaptanı Alex'in üzerine düşen buna saygı duymak ve Manchester United'da Giggs'in, geçen sezon Juventus'ta Del Piero'nun yaptığı gibi yedek kalmayı kendisine problem etmeden takım için egosunu törpülemekti.
         Peki Alex ne yaptı? Sosyal medyadan huzursuzluk yarattı. Kulüp, başkan, teknik direktör, sistem ve anlayış hakkında eleştiriler yapmaya başladı. Avrupa'da başarı hedef değil kulübün hedefleri Zico'dan sonra küçüldü gibi sivri açıklamalar yapmaya başladı. Şunu da net söyleyeyim bu ve yaptığı diğer açıklamaların onda birini herhangi bir oyuncu yapsaydı o an kadro dışı kalır kapı dışarı edilirdi. Kendisi uyarıldı fakat tavrını değiştirmedi.
         Futbolda dün yoktur derler. Kim olursanız olun kişiler geçici kurumlar kalıcıdır. 35 yaşında yedek kalmayı sorun etmek Alex'e yakışmadı. Alex benim ölüm bu takımda banko oynar zihniyetini aşamadı. İstatistiklerine katkısına oyunculuğuna asla laf söylemek kimsenin haddine değil. Sadece atlanan detaylara dikkat çekmek gerekiyor. Bizim yere göğe sığdıramadığımız yedek kulübesine dahi koyamadığımız Alex'e 8 yılda bir Avrupa takımından ciddi teklif geldi mi? Sürekli Coritiba, Santos, Palmeiras, Cruzerio gibi takımlarla adı anıldı. Ne zaman oyundan erken çıkarılsa kazara yedek oturtulsa beni Brezilya'dan bunlar istiyor, oynatmayacaksınız giderim kozunu öne sürdü. Bu tavırlar bir takım kaptanına yakışmıyordu artı teknik direktörle de kutuplaşma yaratıyordu. Şüphesiz bu noktada Aykut Kocaman'ın hatası Alex'le yolları sezon bitiminde ayırmamak ya da daha doğru bir dille kulüp ve taraftar baskısını göze alamayıp ayıramamaktı. Kendisi de işlerin bu raddeye geleceğini düşünmediğini basın toplantasında söyledi zaten. Ama ne zaman yedek kalsa Brezilya'ya dönme kozunu ortaya süren Alex'in, Aykut Kocaman'ın sezon başındaki Alex'i ekonomik kullanacağız açıklamasından sonra huzursuz olacağını tahmin etmek hiç de zor değildi.
         Sonuçta olan oldu ve Alex, Fenerbahçe ayrılığı yaşandı. Bundan sonraki süreçte top Aykut Kocaman'a geçti. Artık başarılı olmak zorunda aksi istifaya sürükler çünkü üzerine artık Alex'i gönderen adam baskısı da var. Alex ise artık eleştiriyi bırakmalı kulübe zarar vermemeli ve çok sevildiği Fenerbahçe camiasında heykeli dikilen adama yakışır biçimde imajını korumalı.
         Basına dair bir dipnot düşmem gerekiyor. 3 Temmuz sürecinde yıkılmayan Fenerbahçe'yi basın Alex üzerinden vurma çabasında gözüktü bu hafta. Türkiye gündeminde savaş gibi birçok önemli konu varken M.Ali Birand ve Cüneyt Özdemir gibi habercilerin Alex niye böyle gitti diye program yapmalarında hiçbir mantık göremiyorum. Türkiye'ye Uefa kupası getiren Galatasaray'da Hakan Şükür'e, final maçında kolunda sargıyla oynayan Bülent Korkmaz'a jübile dahi yapılmadan kapı gösterildiğinde bugün vefasızlığa vurgu yapan basın neredeydi acaba?



3 Eylül 2012 Pazartesi

Raul Meireles Fenerbahçe'de


Fenerbahçe Chelsea'nin Portekizli milli oyuncusu Raul Meireles'i transfer etti. Söylentilere göre bonservis ücreti 10 milyon euro civarında. Yıldızı Porto'da parlayan daha sonra transfer olduğu Liverpool'da çok iyi bir sezon geçiren Meireles 2011 yılında transferin son günü Chelsea'ye transfer olarak Liverpool'lu taraftarları üzmüştü. Chelsea'de geçen yıl Roberto Di Matteo'nun başa gelmesiyle ilk onbirde daha az forma şansı buldu. 
Özellikle ön libero pozisyonunda yıllardır Portekiz'in başarılı bir ekolü var. O meşhur oyunu çift yönlü oynayabilen orta sahalardan Maniche, Tiago ikilisinin ardından milli takımda bayrağı teslim alan oyunculardan biri de Meireles oldu. Ligimizde başarılı performansıyla daha önceki takımlarında hiç olmadığı kadar öne çıkan Fernandes'in de üzerinde milli takımda pozisyonunun önceki gün Tottenham' transfer olan Moutinho ile birlikte ilk tercihi Raul Meireles. Bu açıdan baktığımızda Fernandes'in yıldızlaştığı bir ligte Meireles'ten daha fazlasını beklemek hiç de aşırı bir beklenti olmayacak.
Fenerbahçe Avrupa çapında isim yapmış ve üst düzey takımlarda oynamış bir orta sahayı kadrosuna kattı. Henüz takıma adapte olmamış bir Krasiç, yavaş yavaş forma giren bir Sow da var. Bu alternatifli kadroda tek sıkıntı Avrupa maçlarında defansta yaşanır. O da Yobo yerine Kjaer veya onun gibi üst düzey bir stoperin transfer edilememesinden kaynaklı bir sorun aslında. İşin Alex-Aykut Kocaman'lı gerilimine dönersek, Meireles transferinden sonra bu takım çok net Alex'siz de oynar taşları doğru yere koyarsanız daha bile hücumcu ve hızlı bir takım haline gelir. Artık top Aykut Kocaman'da daha vasat kadroyla Şampiyonlar Ligi'nde Chelsea'yi elemenin eşiğinden dönen bir Fenerbahçe'yi bu imkanlarla Avrupa Ligi'nde zirveye oynatmalı. Bunun için de acilen temkinli adı altındaki korkak futboldan vazgeçmeli. Unutulmasın ki Türk takımları başarıyı hep yediğinden fazlasını atarak kazandı bizim mental futbol anlayışımızın savunma futboluyla örtüşmediği apaçık ortada. Aykut Kocaman da takımı ileride baskı kuran bir sisteme sokamaz ve elindeki bu güçlü kadroya rağmen başarısız olursa hiçbir bahanenin arkasına sığınamaz.

26 Ağustos 2012 Pazar

Alex Mi Kocaman Fenerbahçe Mi?

Günlerdir Alex, Aykut Kocaman gerginliği tartışılıyor. Öncelikle belirtelim ki twitterdaki mesajları herhangi bir Türk oyuncu yazsa kesinlike kadro dışı kalır veya para cezası alırdı. Bu konuda Aziz Yıldırım sonuna kadar haklı. Şüphesiz ki Alex Fenerbahçe efsanelerinden biridir ancak hiçbir isim Fenerbahçe'nin üzerinde değildir. Burdaki hata Aykut Kocaman'ın transfer stratejisini kafasındaki kararlarla paralel yürütememesidir. Alex 40 yaşına kadar Fenerbahçe'yi sırtlayacak değil bununla beraber Türkiye'deki üstün performansı yanında Avrupa kupalarındaki çoğu maçta beklenenden uzak olduğu da görülmek istenmese de bir gerçek. Bunları gören bir Aykut Kocaman nasıl olur da transferde kafasındaki hızlı futbolu oynayacak orta sahalar transfer etmez işte insanın aklı bunu almıyor. Alex yedek kalabilir kadroya giremeyebilir ancak yerine Selçuk, Cristian gibi kapasitesi düşük oyuncular oynatılırsa taraftar da haklı olarak tepki gösterir. Orta sahayı iki yönlü oynayan oyuncularla zenginleştirselerdi Alex tercihi bu kadar dikkat çekmeyecekti.
Son durumda Alex de taraftar da Aykut Kocaman da huzursuz. Kilit maç Spartak Moskova. Fenerbahçe şampiyonlar ligine kalırsa Alex'in yerine yeni bir transfer gelebilir gibi gözüküyor. Şampiyonlar ligi olmasa bile araya giren bu soğuk rüzgarlar bile Alex Fenerbahçe ayrılığı getirebilir. İşlerin bu noktaya gelmesi transfer döneminin son günlerinde bu konuların konuşulması, takım yapısının değiştirilmesi büyük bir planlama hatasıdır. İnsan ister istemez sorguluyor bu hazırlık kampları ne işe yarar?

15 Ağustos 2012 Çarşamba

Müşfik Kenter

 Ülkemizde yetişen en büyük tiyatroculardan Müşfik Kenter'i kaybettik. Oynadığı sayısız tiyatro oyunu, filmler, diziler yanında etkileyici sesinin de hafızalarda her zaman iz bırakacağı kesin. Toprağı bol olsun.



Anthony Perkins & Sophia Loren

Bir Sophia Loren gerçeği var bir de diğerleri işte..

Alain Delon & Brigitte Bardot

St. Tropez 1968

Cem Karaca & Barış Manço

Ah bir ateş ver sigaramı yakayım mı çalıyor yoksa efsaneler yan yana..

13 Ağustos 2012 Pazartesi

Galatasaray: 3 - Fenerbahçe: 2

Süper Kupa  Fenerbahçe'yi 3-2 yenen Galatasaray'ın oldu. Geçen yılı kupayla kapatan Galatasaray yeni sezona da kupayla başlamış oldu. Büyük maçlarda birebir kadro kıyaslamalarından ziyade teknik direktör kalitesinin ne kadar fark yarattığını çok net görüyoruz. Geçen sene büyük takımların tek forvetle oynamasından yaşadığı sıkıntıyı gözlemleyerek iki forvetle ileride baskı kuran siteme dönen Fatih Terim şampiyonluğu yakalamıştı. Aykut Kocaman ise korkak oyun tarzında ısrarcı olarak yanlışından dönmüyor. Dünkü maçta son yarım saati 10 kişi oynamasına rağmen Galatasaray'ın geriye çekilmedi, önde baskı kurarak gol pozisyonlarına girdi ve maçı kazandı. Biz Türk takımları olarak, Türk futbolcu mantalitesi olarak savunma futboluna yatkın ve bu konuda becerikli değiliz. Bu nedenle de milli takımlarda ve kulüp takımlarında başarılı olduğumuz dönemlerde hep yediğimizden fazlasını atan yürekli ve coşkulu futbol oynayan ekipler oluşturmuştuk. Bu gerçeği Aykut Kocaman'ın görememesi Fenerbahçe'yi uzun süredir futbolundan tat alınmayan ve büyük maçların küçük takımı kisvesine sokuyor. Bu yanlıştan bir an önce dönmesi şart. Maça dönecek olursak son dakikada kupayı Galatasaray'a getiren penaltı pozisyonu şayet Galtasary'ın ikinci golünden önce Kuyt'a yapılan faul verilseydi bugün bu kadar çok konuşulmayacaktı. Sıkıntı şu ki Kuyt'a yapılan hareketi  faul olarak değerlendirmeyen hakemin benzer pozisyonda penaltıyı çalmasıydı. Bunun dışında maçın diğer bir önemli anı maç başından beri ortamı germeye çalışan ve Şenol Güneş gibi bir sabırtaşını bile zamanında çatlatmış Engin Baytar'ın hakemin yakasına yapışmasından dolayı aldığı kırmızı karttı. Engin mental problemlerini yıllardır aşamadı ve bu konuda hiçbir çaba göstermiyor. Üst düzey bir yetenek de olmadığı için kendi kaybedecek. Daha önce hakemi çekiştirdiği için 12 maç ceza alan Bülent Ataman'dan sonra Engin'e kaç maç ceza gelecek merak ediyorum.
Galatasaray Fatih Terim'in gelişiyle yakaladığı korkmadan rakibinin üzerine giden felsefeyle Süper Kupa'ya uzandı. Fenerbahçe ise bu kayıplardan artık ders çıkarmalı Aykut Kocaman'ın artık mantalitesini değiştirme zamanı geldi de geçiyor. Aksi halde Spartak Moskova maçları da hüsran yaratır.

10 Ağustos 2012 Cuma

Fenerbahçe Spartak Moskova'yla Eşleşti

Fenerbahçe Şampiyonlar ligi ön eleme turunda Spartak Moskova'yla eşleşti. Muhtemel rakipler içinde en zoru çıktı diyebiliriz. Spartak Rusya liginde üçte üç yaparak liderlik koltuğuna oturdu. Hazır bir takımla oynamanın dezavantajını yaşayacak Fenerbahçe. İşe iyi tarafından bakacak olursak favori gözüktüğü takımlara karşı üstünlük sağlayamayan Fenerbahçe ciddi bir rakip karşısında oynayacağı için tura daha sıkı sarılacaktır. Yobo ve Krasiç'in takıma girmesi olumlu hava yaratacaksa da Vaslui'nin tek pasla geçtiği Cristian'lı orta sahayı Spartak delik deşik eder. Stoperlerin önündeki iki ön libero savunmayı ve pasları çok iyi yapmalı çünkü Spartak'ın Brezilyalı forvetleri Welliton ve Ari Vaslui oyuncuları gibi gol kaçırmada cömert davranmaz. Emenike benim fazlasıyla overrated bulduğum bir oyuncu ama açık alan bulursa o da tehlike yaratır. Hücuma yönelik orta sahaları eski Celtic'li McGeady de özellikle dikkat edilmesi ve durdurulması gereken bir isim. Göbekteki oyuncuları Alkmaar'dan tanıdığımız De Zeeuw ve Brezilyalı Carioca da dirençli bir ikili oluşturuyor. Adı yıllarca Galatasaray'la anılan Kallström'ü de yeni kadrolarına kattılar.Genel olarak bakınca Avrupa futbolunu bilen oyuncularının fazla olduğunu görüyoruz. Bu da duran toplarda yapılan hatalar ıskalar ve bireysel hataların affı olmayacağı anlamına geliyor. Kontratak futboluna da yatkın hızlı oyuncuları olduğu için İstanbul'daki maç da beklendiği kadar rahat geçmeyecektir. Bu yüzden Rusya'daki ilk maçta Fenerbahçe mutlaka gol bulmalı. Fenerbahçe savunma futbolu oynamayı beceremediği için geriye çok yaslanırsa Spartak hataya zorlar ve maçı çözer. Hücumda tehdit yaratacak Krasiç, Kuyt, Sow üçlüsü mutlaka hazır bir şekilde sahada olmalı. Kura zor ama Şampiyonlar Ligi'nin olayı bu zaten. Artık futbolda Avrupalılaşmanın zamanı geldi. Yoksa yine maç sonrası gazetelerde bireysel hatadan gol yedik yazık oldu klişelerini görürüz. Hataya yer olmayan iki maç Fenerbahçe'yi bekliyor bugüne kadar Avrupa kupalarında vasatı aşamayan Aykut Kocaman'a çok büyük iş düşüyor.

9 Ağustos 2012 Perşembe

Vaslui: 1 - Fenerbahçe: 4

İstanbul'daki 1-1'in rövanşında Fenerbahçe ilk yarı Caner'le bulduğu golden sonra oyunun hakimiyetini yine Vaslui'ye teslim etti. Bekir ve Gökhan Gönül'ün müdahale edemediği topta Vaslui'nin beraberlik golü geldi. Müdahale edilemeyen acemice yenen bu gol yanında Vaslui'nin Fenerbahçe orta sahasını tek pasla geçmesi ve ceza sahası çevresinde çok rahat pas yapması da Fenerbahçe'nin ayrı bir handikapı oldu. Aykut Kocaman denemekten bıkmasa da orta sahada Cristian-Selçuk ikilisinin ne ofansif ne de defansif olarak oyuna etki edemedikleri çok açık. Orta sahanın bu etkisizliği defansı da çok çaresiz bırakıyor. Özellikle Krasiç'in de gelmesiyle yıllardır sağ kanatta içe katederek oynayan Mehmet Topuz  daha iyi oynayacağı orta sahaya kaydırılabilir. Her türlü Cristian'dan daha faydalı olur. Maça dönersek hakem penaltıyı çok kolay çaldı vermeyebilirdi. Vaslui gole çevirebilseydi çok daha sıkıntılı bir ikinci yarı izlerdik ki Volkan Demirel penaltıyı kurtararak maçın kaderini değiştirdi. Sonrasında Kuyt'ın çok klas attığı zor gol takımı rahatlattı. Sow'un golü de Kuyt'ın ilk golü gibi zor ve klas bir vuruşla geldi. Vaslui engeli aşıldı hem de skor aldatmacasına girmezsek beklenen de çok zor aşıldı. Bundan sonraki muhtemel rakipler Spartak Moskova, Dinamo Kiev, Braga, Panathinaikos ve Kopenhag. Açıkçası Vaslui maçlarındaki performanslara bakınca bu rakipler her ne kadar kamuoyunda makul gözükse de Fenerbahçe'ye sıkıntı yaratacak ekipler. Rusya ve Ukrayna'da ligler başladığı için Spartak ve Dinamo'nun gelmesi hazır takımlarla oynama açısından dezavantaj olur. Braga'da ters bir takım. En makul eşleşme Panathinaikos veya Kopenhag olur. Krasiç ve Yobo'nun da katılacak olması takımı rahatlatacaktır ama Şampiyonlar Liginde başarı isteniyorsa orta sahada Emre'nin boşluğunun çok kaliteli bir isimle doldurulması şart. Fenerbahçe'nin bu takımlara elense bile Uefa Avrupa Ligi gruplarına katılacağını da göz önüne alırsak orta saha transferinin ne kadar gerekli olduğunu görüyoruz. Hatta ve hatta 18'e bile giremeyen Bienvenu yerine takıma faydalı olacak bir forvet daha alınması gerekecek.

3 Ağustos 2012 Cuma

Krasic Fenerbahçe'de

Fenerbahçe iki sezondur transfer etmeye çalıştığı Juventus'lu Sırp kanat oyuncusu Krasic'i sonunda renklerine bağladı. Juve'ye 7 milyon euro bonservis oyuncuya da 4 yıl için yıllık 2.3 milyon euro sabit ve maç başına 12.500 euro ödenecek. Bu transferle Fenerbahçe uzun yıllardır eksikliğini hissettiği gerçek bir sağ açık oyuncusuna kavuşmuş oldu. Özellikle Alex'i de çok rahatlatacak olan bu transfer 4-2-3-1 sisteminin zayıf kalan kanatlarını güçlendirerek hücum hattını zenginleştirecek. Krasic'in sağa gelmesiyle Kuyt forvete kayacak. Krasic'le birlikte Yobo transferinin de bittiği söyleniyor. Her ne kadar Yobo ilk geldiğinden bu yana performans olarak sürekli geriye gitse ve çok daha kaliteli bir stoper alınması gerekse de madem ki bu kadar ısrarla istenen ve alınacak bir oyuncuydu bu transferler bir hafta önce yapılsa ve öneleme turuna yetiştirilselerdi çok daha iyi olmaz mıydı?

2 Ağustos 2012 Perşembe

Bo McCalebb Fenerbahçe Ülker'de

Fenerbahçe Ülker uzun süredir almak için uğraştığı Bo McCalebb'i sonunda transfer etti. Böylece Montepaschi Siena'da beraber çalışan koç Pianigiani ile Bo Fenerbahçe Ülker çatısı altında tekrar buluştu. Avrupa'nın sayılı oyun kurucularından biri olan McCalebb'in gelişi otomatikman Fenerbahçe Ülker'i Euroleague Final Four'da iddialı takımlardan biri haline getirdi. McCalebb'in daha önce 2008-2009 sezonunda Mersin Büyükşehir Belediyesi'nde oynamış ve buradan Partizan'a gitmiş. Anlaşılan ligimizdeki değeri biraz geç keşfetmişiz. 27 yaşındaki McCalebb ile yapılan sözleşme 3 yıllık Koçun sahadaki eli olan oyun kurucu mevkiinde Bo-Pianigiani'nin birbirini tanımaları şüphesiz çok büyük avantaj olacak. Batiste ve Sato'dan sonra McCalebb transferi yine Siena'dan gerçekleşmesi muhtemel Andersen transferi ile takım daha da iddialı olacak. Keşke Mirsad Türkcan'a karşı anlamsız bir jübile diretmesi olmasaydı ve o da bu güçlü kadroda yer alabilseydi.

Fenerbahçe: 1 - Vaslui: 1


Dün akşam en iyimser olmayan futbolseverler bile Fenerbahçe'nin 1-0 2-0 kazanacağını düşünüyordu maçtan önce. Gel gör ki yıllardır kötü alışkanlık haline gelen transferlerin kampa yetiştirilmemesi ve kampta iyi çalışılmaması gerçekleri tekrar su yüzüne çıktı. O klasikleşen gazetelerin kamp yorumlarında övülen oyunculardan yine eser yoktu. Romanya'nın vasat bir takımı karşısında Fenerbahçe öldü öldü dirildi.Bu transfer ve idman yetersizliğinin yanında yapılan çok büyük bir yanlış da her zamanki gibi korkak oyun sisteminin tercih edilmesi. Vaslui gibi bir takım karşısında 2 forvetle başlamak büyük bir risk olmazdı en azından rakip kalede önde basabilirdi Fenerbahçe. Zaten iki ön liberodan bir tanesi Cristian olunca 4-2-3-1, 4-4-1-1 gibi sistemlerin o diri baskıcı orta sahası hayal oluyor. Emre Belözoğlu sezon sonu bu takımdan ilk ayrılan takımda dikine oynayan tek oyuncuyken yeri hala doldurulmadı ve bu bölgede Cristian'a duyulan güvenin ne kadar boş olduğu yine ortaya çıktı. Cristian sorumluluk almayan oyun tarzı ve defansa yardım etmeyen gamsız tavrıyla şu takımın 11'inde asla yer almamalı. Egemen maçın içinde iyi gözükmekle beraber gol yediren bir hata yaptı. Savunmada Lugano'nun hırs ve defansı organize etme özelliklerini taşıması önemli bir avantaj tabi bu ölümcül hataları minimize etmesi gerekiyor. Maçta Hasan Ali solda çok iyi boşa kaçtı ve pas bekledi ama yeni diye midir nedir bilmem kendisi pek topla buluşturulmadı artı Stoch da ona hiç yardım etmedi. Aslında Stoch hiç kimseye yardım etmedi de diyebiliriz. Bu oyuncunun en büyük sorunu maç seçmesi. Canı isteyince rakibi zorlayan üzerine giden Stoch canı istemedi mi hiçbir şey yapmıyor. Söylendiği gibi kendisine 12 milyon euro'lar teklif ediliyorsa bir dakika durmadan versinler yeri dolmayacak bir oyuncu asla değil. Kamp günlüklerinin gözde ismi Alex de bitikti etkili olamadı. Fenerbahçe gidip bu takımı Romanya'da eler. Eler ama bu yanlışlarından artık vazgeçmesi lazım. Yeni transflerden Topal ve Kuyt ve Hasan Ali faydalı olacaklarını gösterdi. Ama bu takım Emre'nin yerine orta saha, sağ açık ve forvete takviye istiyorum diye bas bas bağırıyor. Bunun görülmesi lazım. Bununla birlikte Aykut Kocaman artık iki forvetle oynamayı ciddi ciddi düşünmeli eldeki orta saha hücuma destek veremediğinden rakip yarı sahaya geçemeyen bir Fenerbahçe izliyoruz ki gerçek Fenerbahçe'den çok uzak.

12 Temmuz 2012 Perşembe

Sato & Batiste Fenerbahçe Ülker'de


Fenerbahçe Ülker transferdeki sessizliğini bozdu ve iki eski Panathinaikos'lu Sato ve Batiste'yi kadrosuna kattı. Batiste'nin kariyerinde üç euroleague şampiyonluğu var ve kuşkusuz bu oyunda tecrübe çok önemli. Yalnız 34 yaşında bir ismi transfer eden  Mirsad Türkcan'a jübile öneren zihniyetin aynı olması bana fazlasıyla çelişkili geldi. Pianigiani, Batiste'yi nasıl ekonomik sürelerler en verimli halde kullanacaksa Mirsad'dan da aynı şekilde yararlanabilir. Elinde fazla kaliteli yerli kalmayan Fenerbahçe Ülker bu konuyu ciddi şekilde tekrar düşünmeli. Diğer transfer Sato ise Pianigiani'nin Siena'dan öğrencisi ve kariyerinde Barcelona, San Antonio gibi üst düzey takımlar var. İki oyuncu da oldukça kaliteli ve final four yolu için doğru hamleler. Ancak çok önemli bir guard alınması gerekliliği de açık bir gerçek. Bu isim yüksek maliyetine rağmen transferi görüşülen Bo Mccalebb olursa Fenerbahçe Ülker Euroleague zirvesine oynayan bir takım haline gelecektir. Bu transferlerden sonra  bakalım İtalyan koç Pianigiani'nin guard ve 4 numara tercihleri kimler olacak?

Hamit Altıntop Transferi

Spor gazetelerinin yıllardır her transfer dönemi ülkemize getirdiği Hamit Altıntop 30'lu yaşlara geldiği şu dönemde nihayet beklentilere cevap verdi ve muhtemelen son transferini ekonomik açıdan tatmin edici bir şekilde yapmak adına ülkesinin yolunu tuttu. İlk Galatasaray ilgilenmişti, milli takımda Fenerbahçe'ye gelmek için nabız yokladığı iddiaları çıktı, Fenerbahçe Kuyt'un ücretini tavan belleyip sınır koydu dendi ve en sonunda net bilgi olmamakla birlikte 4 milyon euroyu civarlarında gezdiği söylenen yıllık ücretiyle Galatasaray'a transfer oldu. Burada menajerinin iki kulübü kızıştırmasından her zamanki gibi futbolcu-menajer ikilisi kar sağladı. Kulüplerimiz de her zaman olduğu gibi birbirine düşerek daha düşük ücretler alabilecekleri bir oyuncu için ekstra ödemelere girdiler.
Hamit Altıntop geçen yıl ki Selçuk İnan transferi gibi önemli bir hamle. Maç kazandıran oyunculardan olan büyük maçlarda sorumluluk almaktan kaçınmayan bir oyuncu olduğu için yerli statüsünde olduğu için sağ bek sağ iç sağ dış gibi bir çok mevkiide oynayabildiği için Hamit biraz yüksek bir ücretle oynamayı da hakediyor sanki. Eğer sırf bu yüzden Fenerbahçe vazgeçtiyse çok büyük hata yaptı. Bunun dışında işin negatif tarafında 30 yaşında olması ve uzun soluklu ve dolgun maaşlı sözleşme yapılması, son iki yılı genellikle sakat ve çok az maç oynayarak geçirmesi var.  Her transferin riskli bir tarafı vardır zaten.
Neticede önümüzdeki sezon Hamit Altıntop Galatasaray forması giyecek iyi performansı transferdeki bu çalımın önemini arttırırken olası bi vasat performansı maliyetini gündeme fazlasıyla getirecek. Benim görüşüm Hamit fazlasıyla faydalı olur.

Burak Yılmaz Galatasaray'da



Lokomotif Moskova'ya gideceği konuşulan Burak Yılmaz medyadaki çoğu ismin tahmin ettiği gibi 5 milyon euro karşılığında Galatasaray'a transfer oldu. Tahmin edilmesi zor değildi çünkü Selçuk,Umut gibi Trabzonspor'da beraber oynadığı arkadaşları, Fatih Terim faktörü, şampiyonlar ligi faktörü, sözleşmesindeki serbest kalma bedeli her yönden Galatasaray'ı işaret ediyordu. Bu transferle Sergen Yalçın'la birlikte 4 büyüklerde oynayan futbolculardan oldu Burak. Açıkcası Trabzonspor'daki gibi olağanüstü bir performans beklemiyorum kendisinden büyük maçlardan ziyade anadolu takımlarıyla olan maçlarda daha etkili olur çünkü Trabzonspor'daki gibi herkesin ona endeksli oynadığı bir sistem bulamayacak Galatasaray'da. Yine de yerli oyuncu piyasasında süperligin son yıllardaki en önemli golcüsü olduğu gerçeği sabit mutlaka faydalı olacaktır. Trabzonspor'un son yıllardaki Selçuk-Ceyhun-Umut-Burak gibi başarıyı getirmiş temel oyuncularını Galatasaray'a vermesi de ayrı bir entresan tablo üst sıra takımlarında bu denli transferler alışılagelmiş bir durum değil. Burak deyince hep aklıma  Antalyaspor'dan Beşiktaş'a geldiğinde ondaki potansiyeli gören ve genç yaşında ona formayı teslim eden Jean Tigana gelir. Tigana ondaki potansiyeli ne kadar gördüyse Fenerbahçe macerasında Aragones de o kadar görmezden geldi. En sonunda patlama yapmasını ve sınıf atlamasını şüphesiz Şenol Güneş sağladı. Bakalım Fatih Terim'in elinde Burak neler yapacak?

1 Temmuz 2012 Pazar

Fenerbahçe Ülker & Pianigiani


Fenerbahçe Ülker Neven Spahija yönetiminde geçen iki kayıp yıldan sonra bu sene iddialı bir konuma gelmek için hamle yaptı. Ettore Messina ismiyle taraftarlarını heyecanlandırdılar ancak başarılı koçun Cska Moskova'ya gitmesiyle ilk adaylar arasında adı olmayan Siena koçu Simone Pianigiani ile anlaşıldı. Pianigiani 6 yıldır İtalya liginde şampiyonluğa ambargo koymuş bir isim bu transferdeki handikap kendisinin ilk kez İtalya dışında çalışacak olması. Açıkcası başarısız geçen iki yıl sonrası bu riski almak ne kadar doğru oldu emin değilim. Türkiye piyasasında boşa çıkmış olan Oktay Mahmuti'yle anlaşmak daha akılcı olabilirdi. Bunların dışında başarının en önemli diğer unsuru da oyuncu transferi. Mirsad Türkcan'a jübile teklif edilmesine akıl sır erdilecek gibi değil. Bir iki yıl daha ekonomik sürelerde oynatldığında üst düzey katkı verecek bir isim. Engin Atsür'ün Galatasaray'a kaptırılması ayrı bir eksi. İki yıl sakatlıklarla boğuşan ve doğru düzgün katkı alınamayan Engin tam düzelmişti ki takımdan ayrıldı. Yerli kalitesini üst düzeyde tutmak açısından büyük eksiklik olacak. Kaya Peker gibi yararından çok zararı olan bir isimle neden sözleşme uzatılmak isteniyor bu da ayrı bir soru işareti tabii. Yabancı transferinde Bo Mccalebb ismi geçiyor maliyeti oldukça yüksek bunun yanında Sato'nun da imzaya yakın olduğu haberleri var. Zaten iyi yerli oyuncu bulmanın zor olduğu ortamda ne kadar iyi yabancılar olursa takımın kalitesi aynı oranda artar. Pianigiani'nin yeni serüveninde karşısında Kunter'li Beşiktaş Ataman'lı Galatasaray ve Mahmuti'li Efesle işi hiç kolay olmayacak bunun yanında Euroleague'de başarı beklentisini de ekleyince çok iyi bir takım kurması gerektiğini kendi de biliyor olmalı. Bakalım başarısını yurtdışına da taşıyabilecek mi?

14 Şubat 2012 Salı

Ruhsuz


Kaç haftadır kazansa da kaybetse de futbol olarak tatmin etmeyen Fenerbahçe'de artık Aykut Kocaman'ın tercihleri göze batmaya başladı. 3 günde bir maç oynamanın yorgunluğu Alex'in verimini azaltırken yıllardır Alex'e alternatif yaratamama sorunu tekrar su yüzüne çıktı. Diğer sorun da Emre ve Gökhan Gönül dışında hem yetenekli hem de ruhunu katarak oynayan futbolcu olmaması. İkisinin birden yokluğunda bugün Karabük sahasında ruhsuz 11 Fenerbahçeli gördük. İyi günündeki Volkan, Alex, Emre, Gökhan olmadan diğer oyuncular havaya giremiyor sanki. Zaten Cristian, Topuz gibi yetenekleri sınırlı oyunculardan orta sahada top yapmasını beklemek işler ters gittiğinde çareyi yıllardır ne yaptığı belli olmayan Selçuk'ta aramak hiç gerçekçi değil. Dia takıma geldiğinden beri (en son koşarken sakatlanıp aylarca ortadan kayboldu) bırakın fayda sağlamayı 3 maç üst üste forma giyemedi. Yabancı kontenjanın kısıtlı olduğu koşullarda verim alamadığın yabancıyı kadronda tutmana gerek de yok. Yobo iyiymiş gibi görünse de sürekli sallanıyor. Bilica'ya bile şans geldi geçen senenin görev adamı Bekir kayıp. Hala göremiyorlar ki 4-2-3-1 sisteminin 3'lüsü iyi hücumcu değilse forvetin yalnız kalmaması imkansız. Sow da Kezman'ın Guiza'nın kaderini yaşıyor. Yıllardır Fenerbahçe sağ açığı olmadan oynuyor. Mehmet Topuz içe katederek o kanatta Gökhan Gönül'ü hep yalnız bırakıyor. Solda Stoch ekstra işler yaparak bugüne kadar idare etti ama bugün olduğu gibi papaz her maç pilav yemiyor. Türkiye'de büyük takımlar yıllarca hep oyunu rakip sahaya yıkarak büyüklüğünü gösterdi. Dünyadaki 4-2-3-1 furyasını Avrupa kupalarında kullanın ancak güç dengelerinin arasında uçurumlar olan süper ligte 2 defansif ön libero tek forvetle kendi ipinizi çekiyorsunuz. Hele bir de böyle ruhsuz oyuncularınız varsa..

Geri Dönüşlerinin Hastasıyız Balkes!

 
Geri Dönüşlerinin Hastasıyız Balkes!

Balıkesirspor ya tamam ya devam maçında 2.lig beyaz grubun lideri Şanlıurfaspor'u Balıkesir'de 3-1 mağlup etti. 17. dakikada yediği golle ilk yarıyı yenik kapatan Balkes ikinci yarıda bu sezon bizi alıştırdığı o muhteşem geri dönüşlerinden birine daha imza attı. 48'de Muhammet Reis 72 ve 88'de Coşkun Yılmaz'ın golleriyle lideri devirdi. Zirveyle puan farkı 3'e indi. Bu 90 dakika maçı bırakmayan takıma taraftara sezon sonu şampiyonluk yakışır..

Don Fabio


Fabio Capello 2008'den beri çalıştırdığı İngiltere milli takımından istifa etti. Zaten orada kendini yazık ediyordu. Don Fabio gibi hep kupa özlemi çeken büyük kulüplere ilaç olmuş bir ismin İngiltere'de bir köşede durması vakit kaybıydı. Yokluğunda İtalya'da milli takım zengin oyuncu rezervine karşın vasat Ranieri, Allegri, Luis Enrique, Conte gibi vasat isimler büyük takımların başında teknik direktörcülük oynuyor.Hiçbiri Capello'nun yanından geçemez. Çünkü o gittiği her yerde şampiyon oldu; Milan, Roma, Juventus, Real Madrid..Belki İngiltere'deki bu ayrılık İtalyan futbolu için Capello'yu tekrar kazanma şansı olur. Kıymetini bilene tabi..

Ray Manzarek

Süperstar Ajda 66 yaşında!

Whitney Houston

 and I Will Always Love You der ve sahneyi terkeder..

 Micheal Jackson ve Whitney Houston.

 I wanna dance somebody..

My love is your love..